çerçeve: Farsça çar, çehar (dört) ve cube (çubuk) sözcüklerinin birleşmesiyle oluşmuştur.
çarşamba: Farsça çehar (dört) ve şenbih, şenbe (gün) sözcüklerinin birleşmesiyle oluşmuştur.
perşembe: Farsça penç (beş) ve şenbih, şenbe (gün) sözcüklerinin birleşmesiyle oluşmuştur.
pabuç: Farsça kökenli olan pabuç kelimesi pa (ayak) ve pos (örtü) sözcüklerinden ibarettir.
yevmiye: Arapça gün manasına gelen yevm sözcüğünden türemiştir.
hafta: Farsça yedili, yedi günlük süre anlamına gelen hafte sözcüğünden türetilmiştir.
13 Nisan-20 Nisan Kelimeler :
serâpâ: Ser farsça baş demektir, pa ise ayak dolayısıyla baştan ayağa ya da, tepeden tırnağa diye çevrilebilir.
iştikak: Bir kökten türemiş sözcüklerle bir anlatış özelliği oluşturma sanatı ya da aynı kökten türeyen birden fazla sözcüğü bir arada kullanma sanatına iştikak denir. İştikak genellikle divan edebiyatında aynı kökten kelimeleri aynı beyitte kullanma sanatı olarak bilinse de Imam-ı Gazali Hazretlerine göre "Bütün ilimlerin temelidir, bütün ilimlere çıkacak olan merdiven odur."
İştikak Sanatına Örnekler:
Ey beni lutfuyla yoktan var eden Rabb-i gafûr Mağfiret kıl eyledikte azm-i iklîm-i bekâ (Ey beni iyiliğiyle, rahmetiyle yoktan var eden, bağışlayıcı merhametli Allah, sonsuzluk dünyasına, ahirete gittiğimizde bizi bağışla, bize merhamet et)
Burada “gafûr” ve “mağfiret”, Arapça dilbilgisi kurallarına göre aynı kökten türemiş iki sözcüktür.
Karşısında nice erbâb-ı denaât titrer Hâkim-i mahkeme-i hükm-i cezâdır kalemim.
Yukarıdaki beyitte “hakim”, “mahkeme” ve “hüküm” sözcükleri aynı kökten türediğinden iştikak sanatı vardır.
mütevellit: Dolayı, sebebiyle "doğduğu günden itibaren" demektir. Bir hadisenin oluşması sebebiyle ortaya çıkan durumlara kaynak göstermek amacıyla da kullanılabilir. Örnek: Tevellütten mütevellit yani yaştan dolayı demektir.
müsamaha: Her şeyi anlayışla karşılama, tolerans, hoşgörü.
malumu ilam: Genel olarak bilinen bir seyi, yeni birseymis edasiyla soylemek.
izahtan vareste: Bilinen veya bilinmesi gereken bir konu için açıklama gereği hissedilmeyip ya da o açıklamanın orda bilinmesi gerektiğinden, zikredip basit bir metin görüntüsüne yol açmamak adına kullanılır.
aşikar: Apaçık ortadadır anlamına gelmektedir.
mütemadiyen: Sürekli, ara vermeden.
21 Nisan-28 Nisan Kelimeler :
istitrat : Sırası gelmişken söylenen söz.
tevekkeli : Boşuna. Örnek: Tevekkeli iki bin yıl evvel dünyaya örnek olan yüksek felsefe, fikir ve sanat mahsullerini vermemişti.
yeknesak : Tekdüze (Burada Türkçe’nin bir hüneri olarak Farsça “yek” ve Arapça “nesak” kelimeleri birleşmiştir. İki dilde de olmayan bu kelime Osmanlıca kelimeler arasında sayılabilecek bir kelimedir.)
müteyakkız : Uyanık, tetikte.
teşci etmek : Cesaretlendirmek , yüreklendirmek.
sergüzeşt : Macera
tumturaklı : Anlama bir şey katmayan, bir anlam bildirmeyen ancak kulağa hoş gelen.
bilahare : Daha sonra, sonrada. Örnek: Şimdi git ama bilahare gelmen lazım.
behemehal: Herhalde, ne olursa olsun, ne yapıp edip, mutlaka.
29 Nisan-5 Mayis Kelimeler :
alaimisema: Alaim işaretler, alametler ve sema gök kelimelerinden olusur. Gökkuşağı demektir. Eleğimsagma`da aynı sözcüğün halk arasındaki söylenişidir.
mehtap: Ay ışığı demektir. Farsça "mah" ay ve "tab" ışık aydınlık kelimelerinin izdivacından doğmuştur.
Aheste çek kürekleri mehtap uyanmasın.
Bir alemi hayale dalan ab uyanmasın.
çapraz: Farsça çap "sol" ve rast "sağ" sözcüklerinden türetilmiştir. Zıt yönlerde gidip gelen, diyagonal, karşılıklı demektir.
atlıkarınca: İtalyanca araba anlamına gelen “corrozza” kelimesi, öncelikle fayton kelimesinin yerine "karoça" olarak kullanılmaya başlanmış. Ardından da bu kelime değişerek, lunaparklardaki vazgeçilmez eğlencemiz atlıkarınca olarak hayatımıza girmiş.
tulbent: Farsça "dilbend" yani gönlü bağlayan anlamındaki kelime, Türkçe'ye tülbent olarak geçiyor.. Tülbentlerin üzerinde bulunan lale desenlerinden de bütün dünya dillerine tulip, tulipe, tulipa olarak aktarılıyor.
ahahtar-kilit: Eski Yunanca'da kapatmak anlamına gelen "kleio" kelimesinden kilit; açmak anlamına gelen "anoigo" fiilinden anahtar kelimesini türetmişiz.
6 Mayis-13 Mayis Kelimeler :
istinaf: Yeniden başlama, baştan alma.
zevahir: Zahir kelimesinden türetilen zevahir, dış görünüm anlamına gelir. Bir kişinin veya bir eşyanın dışarıdan görünen dış yüzü demektir. Günümüzde ise sıklıkla “zevahiri kurtarmak” şeklinde kullanılır. Yani bir kişinin karizmasını düzeltmesi veya yapılan bir işte alelacele durumu toparlamak olarak kullanılır.
zeyrek: Uyanık, akıllı, güçlü hafızalı, anlayışlı ve zeki anlamına gelen zeyrek kelimesi dilimize Farsçadan geçmiştir. Halk arasında işinin ehli, eli uz ve usta gibi anlamlarda kullanılir.
haddizâtında: Aslına bakacak olursak, esasında, aslında anlamları içeren kelime dilimize Arapçadan geçmiştir. Kelimenin etimolojisini inceleyecek olursak; had Arapçada sınır demektir, zat ise kişilik ve öz anlamlarına gelir.
feriştah: Bir işi yapan en iyi kişi, işin ehli, uzmanı ve en yetkili kimse anlamına gelen feriştah kelimesi de Farsçadan dilimize geçmiştir. Günümüzde belki de en sık kullanılan eski Türkçe kelimeler arasında yer alır. En üstün ve en iyi anlamına gelen kelime melek anlamındaki “firişte” kelimesinden türetilmiştir.
mukadderat: Takdir kelimesinden türetilmiş olan kelime, kader kelimesinin anlamında olduğu gibi, meydana gelmesi kaçınılmaz olan durumları ifade eder.
sarfınazar: Türkçemize Arapçadan gelen kelime; görmezden gelme, vazgeçme, dikkate almama gibi anlamlara gelmektedir.
berceste: Güzel, seçilmiş, değerli anlamlarına gelir. Ber üzeri anlamını karşılarken, ceste ise sıçramış demektir. Bu iki kalıbın birleşiminden oluşan berceste kelimesi bu nedenle seçilmiş anlamında kullanılır. Aynı zamanda bir kadın ismi olarak kullanılabilen berceste kelimesi edebiyatta; ince anlamlı, latif, güzel, kolayca hatırlanan, sanat değeri yüksek ve yapısı sağlam dizeler için kullanılır. Örneğin Osmanlı’nın en önemli padişahlarından biri olan Kanuni Sultan Süleyman’ın ünlü sözü; “Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi” cümlesi, bir berceste örneğidir.
14 Mayis-21 Mayıs Kelimeler :
lafügüzaf: Bazen bunlar çok boş laflar demeyiz de, lafügüzaf deriz. Farsça kökenli kelimemiz boş söz, faydasız laf, gereksiz lakırdı demektir.
babayani: Baba kelimesinden türetilen babayani dilimize Farsçadan geçiş yapmıştır. Dış görünüşe ve gösterişe önem vermeyen, görmüş geçirmiş, hoşgörülü, babacan insanlar için kullanılan bir sıfattır.
meymenet: Dilimize Arapçadan geçiş yapan meymenet kelimesi; bereket, kutluluk ve uğurluluk anlamlarına geliyor. Aynı zamanda iyi özellik ve nitelik anlamına gelen meymenet kelimesinin zıt anlamlısı nuhuset yani uğursuzluk olarak geçiyor.
velhasıl: Sözün kısası, özetle, kısacası anlamlarına gelen velhasıl kelimesinin kökeni Arapça.
mutabık: Anlaşma, birbiriyle uzlaşma, ortak karara varma gibi anlamlar içeren kelime dilimize Arapçadan geçmiştir. Kelimenin kökenindeki “tabk” uygun gelmek demektir.
efsunkâr: Farsça kökenli olan efsunkâr kelimesinin anlamı; büyülü, karşı konulamayacak kadar etkileyici demek.
pâyidar: Kökeni Farsça olan pâyidar kelimesi; ölümsüz, sonsuza kadar yaşayacak olan, kalıcı ve devamlı anlamlarına gelir. Genelde bir kişi tarafından yapılan cami, okul, yardım vakfı için bu kelimeyi kullanırız. Pâyidar kelimesiyle cümleye, yapılan iyiliğin sonsuza kadar yaşayacağı anlamı katılmaktadır.
hissikablelvuku: Türkçemize Arapçadan girmiş olan hissikablelvuku, önsezi demektir. Olacakları önceden hissetmek, tahmin etmek ve içine doğmak gibi anlamlara gelir. Günümüzde bu kelimeye benzer olarak altıncı his ifadesi kullanılmaktadır.
21 Mayis-28 Mayıs Kelimeler :
muvacehe : Yüzleşme, yüz yüze gelme, karşısında olarak.
sirayet: Yayılma, dağılma gibi anlamlarının yanında daha çok hastalıklar için kullanılan sirayet kelimesi; bulaşma, başkalarına geçme anlamında kullanılır.
tekellüf: 1. Kendi isteğiyle külfete girmek, bir zorluğa katlanmak. 2. Gösterişe kapılmak. Özenmek.
29 Mayis-5 Haziran Kelimeler :
teklif tekellüf: Samimî olmama, resmî olma durumu, teklifli olma.
mütenasip: Alımlı, düzgün, endamlı, yakışıklı anlamında kullanılan bir söz, "yakışma, birbirine uyma" anlamına gelen tenasüp'ün sıfat hali. Orantılı.
müteferrika: Küçük giderler icin ayrılan para. Ayrıca padişah, vezir ve başka devlet büyüklerinin yanında, türlü hizmetlerde calişan kişiye verilen ad. Güvenlik kuruluşlarında şüpheli kimselerin ilgili yerlere gönderilmek için geçici olarak barındırıldıkları bölüme de denmektedir.
ehvenişer: Kötünün iyisi.
alameti farika: Mücessel yani tescilli marka. Üretilen bir malın üzerine konulan ve o malın üreticisini ya da o malı ötekilerden ayıran, resim, harf ve buna benzer tanıtıcı özel im. Marka, ayırıcı özellik, nitelik.
izzetinefs: Kişinin kendisine duyduğu saygı. Saygı ve itibar manasındaki izzet kelimesiyle kişinin kendi öz varlığı manasındaki nefis kelimesinin birleşmesinden oluşmuştur.
muvazene: Denge, denkliğini ölçme.
5 Haziran-12 Haziran Kelimeler :
velhasılı kelam: Sözün özü anlamında kullanılır.
behemahal: Her ne olursa olsun Mutlaka Dilimize Farsçadan geçmiştir Arapça hal kelimesiyle Farsça hep bütün manasındaki heme kelimelerinden be ekiyle oluşturulmuş bir birleşik kelimedir.
irtihal: Göçmek yolculuk etmek sözcüğünden türemiştir.
bergüzar: Yadigar olarak verilen şey hediye armağan demektir.
bendeniz: Band, bend bağlı kul kökünden gelir. Bendeniz kulunuz bir alçakgönüllülük ifadesidir. Eskiler bir kapıya bir güzele bende olurdu. Tülbent, başa bağlanır . Nalbant, nal bağlar . Derbent, Geçit bağlar . Kalebent, Kaleye bağlanır.
papatya: Yunanca papadia papaz karısı sözcüğünden alıntıdır.
galatı meşhur: Yanlış olduğu halde dille bütünleşmiş deyim, kelime vs. düzeltilmesinin çok da gerekli olmadığını anlatan Osmanlıca deyim. alat-ı meşhur lügat-ı fasihten evladır yani sözlükte ayan beyan olandansa meşhur olmuş hata daha iyidir şeklinde söylenebilir. Örneğin: Cinnet getirmek olmuş size cinnet gecirmek veyahut eninde sonunda" da buna bir örnekmis Dogrusu "önünde sonunda imiş.
Ateş olsa cirmi kadar yer yakmak örnegindeki cirim kelimesi, hatalı olarak cürüm şeklinde kullanılır. Oysa cirim hacim, ebat anlamlarına gelirken ve bu cümleye en fazla kendi boyutun kadar zararın olur anlamını katarken cürüm kelimesi suç, hata anlamlarini taşımakta ve cümleye bir anlam katamamaktadır.
teşbihte hata olmaz: Teşbih hata kaldırmayan bir durum olup, benzetme yapılırken hata yapılmaması gerektiği anlamını taşır. Bazı zamanlarda yapılan benzetmeler çirkin ve kaba olsalar da söze güç katmak için yapılırlar. Dolayısıyla bunların söz arasında kullanılmasından kimse alınmamalıdır. Teşbihte mümkün olduğunca da gurur kırıcı hatalar yapmamaya özen gösterilmelidir.
sürçi lisan: Ağızdan yanlışlıkla çıkan söz, dil sürçmesi.
13 Haziran-20 Haziran Kelimeler :
göz var izan var: Bir şeyin ya da olayın gözle görülebilir netlikte belirgin özelliklere sahip olduğu ve bunların üzerinde tartışmanın anlamı olmadığını ifade eden bir söz. Türkçemizde göz var nizam var şeklinde yer etse de doğrusu izanlı olanıdır.
sittin sene: 60 sene demektir. arapça tabii, "altmış" manasına gelse de, sittin sene, daha çok ömür boyu, hatta sonsuza değin, ilelebet anlamlarında kullanılagelmiştir.
nam-ı diğer: Diğer adı anlamında kelimeler bütünü. Diğer namı almış yürümüş kişilerin diğer lakabı belirtilirken söylenir.
bilmukabele: Bir övgü ya da temenninin aynen sahibine iade etme ifadesi Hiç unutmamak için örnek cümlemiz: "Benim için ne istersen Allah san iki katını versin".
nazende: Azeri Türkçesinde naz edici hoş edalı gibi anlamlara gelen hoş melodili sözcük.
keenlemyekün: Hiç olmamış gibi, söylenmemiş gibi anlamına gelir. Dilimize Arapçadan geçmiştir. Arapçada sanki manasındaki ka-an ile var olmadı manasındaki lem-yekün kelimelerinin birleşiminden oluşmuş bir deyimdir.
agah olmak: Kendine gelmek farkında olmak uyanık omka bir şeyi anlamak gerçeğe ermek anlamına gelir. Daha çok mecazi bir uyanıklığı anlatır ancak Mevlevilikte uykudan kaldırılmak istenen dervişlerin yastıklarına hafifçe vurup onlar agah ol erenler denilirmiş.
mehlika: Güzel yüzlü, ay yüzlü.
filinta: Kısa saplı bir tüfektir. Eskiden sağlam tüfek gibi benzetmelerini yapmak için kullanılsa da zamanla argoda güzel yakışıklı olarak kullanılmıştır.
21 Haziran-28 Haziran Kelimeler :
farzı muhal: Arapça kökenli farz ve muhal kelimelerinden oluşur ve gerçekleşmeyecek bir şeyi olacakmış olmayacakmış bir şeyi gerçekleşecekmiş gibi düşünmek anlamında varsayım anlamına gelir Günümüz kullanımıyla "mesela yani".
kıylü kal: Arkadan çekiştirme dedikodu boş söz gibi anlamlara gelen Arapça kelime. Aşk imiş her ne var alemde İlm bir kıyl ü kal imiş ancak Fuzuli
maydanoz: Aslı Latince makedonission’dur. Bu kelime Fars dilinde mide-nuvaz, mideyi okşayan yapı ve şekline dönmüş, Türkçede de maydanoz olarak form kazanmıştır. Kaynak: http://www.gau.edu.tr/PDF-Files/JSAS_003_05_PDF/JASA_003_05_03_Koksal.pdf
pırasa: Bu kelimenin aslı Farsça pür hassa çok nitelikli, çok değerli dan gelmektedir Özelliği çok olan bu sebze Türkçenin ses özelliklerine uyarlanarak pırasa olmuştur Bir diğer açıklama da yunanca prason (sebze) ve latince brassica (yeşillik) kelimelerinden geldiğidir. Kaynak: http://www.gau.edu.tr/PDF-Files/JSAS_003_05_PDF/JASA_003_05_03_Koksal.pdf
harita: Latince charta Yunanca kharta olarak seslendirilmektedir. Arapça kökenli olarak bilinen bu kelime Yunancadan Arapçaya geçmiştir. Yunanca da kağıda kharti deniliyor. Khartes harita, kağıt, vesika demektir. Türkçenin fonetik özelliğinden dolayı halk khartayı harita şekline dönüştürmüştür. Kaynak: http://www.gau.edu.tr/PDF-Files/JSAS_003_05_PDF/JASA_003_05_03_Koksal.pdf
domdom: Dumdum Hindistan da bir şehir adıdır. Bu şehirde önemli bir özelliği olan tüfek kurşunu üretilmekteydi. Türkçe sözlükte baş tarafı haç biçimi çentilmiş tehlikeli yaralar açan bir tüfek kurşunu şeklinde anlamlandırılmıştır. Kaynak: http://www.gau.edu.tr/PDF-Files/JSAS_003_05_PDF/JASA_003_05_03_Koksal.pdf
turfanda: Kelimesinin aslı Farsça olup ferheng’ten gelir ve anlamı taze meyve, taze sebze demektir. Halk bu kelimenin Uygur bölgesindeki Turfan şehrinden geldiğine dair mantık yürütür. Kaynak: http://www.gau.edu.tr/PDF-Files/JSAS_003_05_PDF/JASA_003_05_03_Koksal.pdf
pişmaniye: Kelimenin aslı peşmine olup Farsça kökenlidir ve yünlü anlamındadır. Tel tel olan bu tatlı, yüne benzetildiği için bu ad verilmiştir. Ancak, halk arasında yiyen pişman diye bir yakıştırma ile anlamlandırılmaktadır. Yerken ağza, dudaklara ve ellere yapıştığı için böyle bir yol seçilmiş ve gerçek anlamı araştırılmamıştır. Kaynak: http://www.gau.edu.tr/PDF-Files/JSAS_003_05_PDF/JASA_003_05_03_Koksal.pdf
29 Haziran-6 Temmuz Kelimeler :
balyemez: İtalyancada palla e Mezza, orta menzilli topa verilen bir addır. Halk, bu nesnenin adını kendi diyalektiğine uydurmuş ve balyemez haline sokmuştur. Mantıkî olarak düşünülünce topun bal yiyeni, yemeyeni elbette ki olmaz. Kaynak: http://www.gau.edu.tr/PDF-Files/JSAS_003_05_PDF/JASA_003_05_03_Koksal.pdf
hoşmerim: Farsçadaki hoş merhem birleşik isminden gelmektedir. Halk bu kelimeyi anlamlandırırken şu kıssayı gündeme getirmektedir: Hanım, kocasına bir peynir tatlısı hazırlamış ve yemesi için sunmuş. Arkasından Hoş mu erim? diye sormuş. Evet cevabını alınca tatlının adı hoşmerim olarak kalmış. Bu tür kullanımlar, Batı dillerinden Türkçeye girmiş kelimelerde dış anlamdan uzaklaşıp iç anlama kaydığımızda birçok garipliklerle de karşı karşıya geliriz. Kaynak: http://www.gau.edu.tr/PDF-Files/JSAS_003_05_PDF/JASA_003_05_03_Koksal.pdf
Anadolu: Anatolê (anatoli) sözüyle Hellenler güneşin doğuşu, yükselişi ile birlikte doğularındaki ülkeleri, bunlar arasında Küçük Asya’yı anlatıyorlar. Birçoğumuz da Hellenlerin adlandırdığı ülkemize Anavatan demiyor muyuz? Diğer yandan Anadolu’yu doğu olarak alırsak, Anadolu’nun doğusu dediğimizde doğunun doğusu gibi bir garip tanımlama ortaya çıkmış olur. Kaynak: http://www.gau.edu.tr/PDF-Files/JSAS_003_05_PDF/JASA_003_05_03_Koksal.pdf
kerata: Yunancada keraton olarak kullanılır ki bu boynuz demektir. Ayakkabı çekeceği eskiden çoğunlukla boynuzdan yapıldığı için biz de boynuz anlamına kerata demişiz. Kaynak: http://www.gau.edu.tr/PDF-Files/JSAS_003_05_PDF/JASA_003_05_03_Koksal.pdf
mıknatıs: Eski Yunancada yer alan magnêtês lithos (Manisalı taş/ Manisa taşı) demektir. Bu terkipten isim atılınca geride magnêtês kalmış ve bizde mıknatıs oluvermiş. http://www.gau.edu.tr/PDF-Files/JSAS_003_05_PDF/JASA_003_05_03_Koksal.pdf
kalas: 1. Kalın biçilmiş uzun tahta. 2. Ahşap yapılarda kiriş olarak kullanılan uzun tahta şeklinde anlamlandırılmıştır. Türk’ün bilgi dünyasına, bir kereste türünün adı olarak giren bu kelime, Osmanlı imparatorluğu devrinde Eflak-Boğdan denilen bugünkü Romanya’nın Galantz iskelesinden getirilen kalın biçilmiş uzun tahta için ad olmuştur. Özel bir ad sonradan bir nesneye verilmiştir. Kaynak: http://www.gau.edu.tr/PDF-Files/JSAS_003_05_PDF/JASA_003_05_03_Koksal.pdf
merdiven: Farsça aynı anlama gelen nardibān (nard-ban nard tabla, tahta demektir.) veya nardubān sözcüğünden alıntıdır.
7 Temmuz-14 Temmuz Kelimeler :
mümarese kesbetmek: Çalışarak meharet kazanmak, üstadlık etmek. Bir işe devam ederek ihtisas sahibi olmak.
tekaüt: Emekliye ayrılma, emekli, mütekait. Eylemsiz olma, inzivaya çekilme. Arapça kökenli kuud kelimesinden gelir. Kuud oturmak anlamı taşır.
mukataa: (Köyümüzde söylendiği şekliyle maktaa) Geliri doğrudan hazineye bağlı olan vergi ve gelir kaynakları. Osmanlı Devleti'nde iltizam yöntemine göre kiralanan kaynaklara verilen ad. Osmanlı Devleti'nde geliri doğrudan doğruya hazineye kalan araziye denirdi. Bu topraklardan elde edilecek gelir peşin olarak mültezim denilen varlıklı kişilere satılır ve mültezimlerden alınan paralar doğrudan hazineye aktarılırdı. Bu sisteme İltizam Sistemi denirdi. Arazinin belli bir ücret karşılığında kiraya verilmesi; bağ,bahçe,arsa durumuna getirilen ekim toprağı için verilen vergi.
müessir: Tesir eden tesirli etkili içe işleyen dokunaklı
bittabi: Doğal olarak elbette tabi şekilde.
perestiş: Çok sevmek olarak da anlamı ifade edilebilen kelime.
malumatfuruş: Telaffuzu zor olan bu kelimenin günümüzdeki karşılığı ukalalık yapan kimsedir. Bilmişlik yapan, bildiklerini büyük bir abartıyla anlatan kişiler “malumatfuruş” olarak tanımlanabilir. “Bir şey bildiği yok, o tam anlamıyla bir malumatfuruş.” kelimenin cümle içerisinde kullanımına örnek olarak verilebilir.
mutavassıt: 1.aracılık eden, aracı. 2. ortalama, orta. " Bu iş bana, içimden bir şey vermek gibi gelmiyordu. Dışarıyı alıp bir kâğıda aksettirmekten, bir mutavassıtlıktan* ibaret görünüyordu."
15 Temmuz-22 Temmuz Kelimeler :
mukavim: 1. Dayanıklı, güçlü, dirençli 2. Karşı koyan, başkaldıran
addetmek: Eylemek saymak, görmek, değerlendirmek, kabul etmek.
haddeden geçmek: Madenleri tel durumuna getirmek için haddeyi kullanmak. "Bizim işimiz gelen madenleri haddeden geçirmek." "Bir süre, demirleri haddeden geçirenleri izledim." 2) En küçük ayrıntısına kadar incelemek, dikkatle araştırmak.
Nedim’in Haddeden geçmiş nezâket yâl ü bâl olmuş sana gazelini beraber tahlil edelim.
Haddeden geçmiş nezâket yâl ü bâl olmuş sana Mey süzülmüş şîşeden ruhsar-ı âl olmuş sana