Hıdırellez, (Hızır-Ilyas) Türk Dünyasında kutlanan ilk yaz bayramlarından biridir. Kaynağı çok eskilere dayanır. Bu bayrama Anadolu’da ve Anadolu dışında Türk halkı büyük ilgi gösterir. Birçok gelenek ve görenek bu vesileyle yaşatılır. Dolayısıyla Hıdırellez, Türk toplumunu canlandıran, birlik ve beraberliği pekiştiren bir olgudur. Hıdırellez Türkiye dışında, Azerbaycan, Kırım, Kerkük, Musul, Suriye, Balkanlar, Lübnan, Mısır, Cezayir, Fas ve İran’da da bilinir, ayrıca bütün Türk boyları arasında, Hızır’la İlyas’ın buluştuğu gün olarak nitelendirilir ve bir bayram gibi kutlanır.
Türk toplumunda Hıdırellez nedeniyle kırlara çıkma, şenlik ve oyunlar düzenleme; yiyecek hazırlama; temizlik yapma, giyim kuşam; hediyeleşme, ziyaret, sosyal dayanışma; ad verme; ateş yakma ve üzerinden atlama; Hızır Baba inancı gibi inanç ve gelenekler yanı sıra çok çeşitli etkinlikler de görülmektedir. Hıdırellez günleri baharın, yazın ve yeni bir yılın başlangıcı olarak nitelendirildiği için, yeni yıla yönelik üretim, verimlilik ve bereket açısından da olaya yaklaşılır ve bu yaklaşım adetlere, geleneklere de yansır. Hıdırellez akşamı, yani 5 Mayısı 6 Mayısa bağlayan gece, Hıdırellez akşamıdır. Ürünün bol olması için toprağa bir avuç tohum ekilir. Bolluk ve bereket getireceği inancıyla Hıdırellez sabahı, kapı önleri evin yönüne doğru süpürülür.
Bir çok adet ve geleneğin yaşatıldığı Hıdırellez günleri aynı zamanda ferdi ve sosyal hayatla ilgili dileklerin yerine gelmesinin istendiği, maddi ve manevi hastalıklara çare arandığı günlerdir. 39 İnsanlar sağlığını, mutluluğunu, kısmetini bu günlerde tutacağı dileklerde veya gerçekleştireceği adet ve geleneklerde arar. Bütün bunlar Hıdırellez günlerinin Türk Toplumunu çok etkilediğini gösterir. Hıdırellez kutlamaları ve bugünlerde yerine getirilen, yaşatılan adet ve gelenekler boş vakitlerde gerçekleştirilen boş işler ya da ciddi olmayan birer boş zaman etkinliği değildir. Çünkü Türk Kültürünün bu gibi ortamlarda meydana geldiği, yaşatıldığı ve bu yolla gelecek nesillere aktarıldığı bir gerçektir. Dünyada sebep ve icraları bakımından benzerlikler gösteren kutlama törenleri vardır. Ancak bunları birbirinden ayıran kültürel unsurlardır.
Toplumsal etkinlik olarak bir kutlamanın yapılabilmesi bunun adet veya gelenek haline gelmesi ya da toplum tarafından benimsenmesi oldukça zordur. Her şeyden önce herkesin kabul edeceği bir sebebin olması gerekir. İşte Nevruz ve Hıdırellez kutlamalarında bu sebep fazlasıyla vardır. Zira kutlamaların sebebi tabiatta meydana gelen değişikliklerdir. Tabiatın yeniden canlanması, hayvansal ve bitkisel bereketin yeniden temini, yeni bir yılın başlayışı herkesi etkiler ve bu kutlamaları gündeme getirir. Bu kutlamalara Türk Dünyasında her yaştan ve her kesimden insanlar katılır. Meslekleri, ekonomik gelirleri, cinsiyetleri farklı insanlar bu kutlamalar esnasında aynı sosyo-kültürel ortamı paylaşır.
Hatta farklı sosyal tabakalar arasında sosyal eşitlik sağlanır. Bu törenler ve törenler esnasında yaşatılan adet ve gelenekler birleştiricidir. Dolayısı ile bunlar toplumun kaynaşmasını, toplumsal hayatın kökleşmesini, grup kimliğinin ifade edilmesini, kişisel yeteneklerin sergilenmesini, kültürel mirasın ifade edilmesini ve yeni nesillere aktarılmasını sağlar. Ancak şunu da bilmek gerekir ki adet ve geleneklerin tarihi olmaz neden, niçin, nasıl soruları sorulmaz. Nesilden nesile, kuşaktan kuşağa geçerek varlıklarını devam ettirir. Bunlar milletlerin manevi değerlerinin gelişmesi ve korunmasını sağlar. Bu gelenekler zaman zaman inançlarla da bütünleşerek toplumumuzu ayakta tutan, birleştiren heyecan veren birer iç dinamik haline gelir. Dolayısıyla bunların gelecek nesillere aktarılması da hayati önem taşır.
Kaynak: A. Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi Sayı 35 Erzurum 2007