Kozçeşme 17320
  • KARE KARE MEMLEKET
    • KOZÇEŞME
    • ATA YURDU KARAVELİLER
    • BEN MUHACİRİM
    • BİGA’NIN KÖYLERİ
    • BİGA YARIMADASI
    • ÇANAKKALE
    • HAVA DURUMU >
      • EYYAMI BAHUR
      • HALK TAKVİMİ - 1
      • HALK TAKVİMİ - 2
      • HALK TAKVİMİ - 3
      • HALK TAKVİMİ - 4
      • HIDRELLEZ
      • ŞAŞMAZ TAHMİNLER
      • ZEMHERİ ve ZEMHERİR
  • KÜLTÜR MİRASI
    • DİL >
      • MUHACİR SÖZLÜK
      • ŞİVE AĞIZ
      • BULMACA
      • BİR DİL BİR İNSAN İKİ DİL CÜMLE ALEM
      • MEVLANA
      • Z-ARİFANE
    • GEÇMİŞ ZAMAN OLUR Kİ >
      • ANTİK ÇAĞDA KOZÇEŞME
      • DEĞİRMENLER
      • HARMANLIK >
        • HARMAN YERİ
        • HARMAN KALDIRMA
      • TARIM ALETLERİ
      • TAŞ EVLER
      • SEKSENLER
    • GÜNLÜK YAŞAM >
      • ÜNVAN VE LAKAPLAR
      • GELENEK VE GÖRENEKLER
    • NEREDEN NEREYE
    • YAŞANMIŞ HİKAYELER >
      • HASAN AĞA'NIN KAZIĞI
      • İSMAİL BIRAK
      • KIZ MEZARI
      • SALÇALI EKMEK
  • GEZELİM GÖRELİM
    • ARAZİ VE YER ADLARI
    • CİVAR KÖYLER
    • ÇEŞMELERİMİZ
    • GEZİ REHBERİ
  • YABAN HAYATI - YENI
  • UÇAK TURU
  • ÇEKİMLER
  • MANZARALAR
  • KÖYDE TARIM
    • CEVİZ AĞACI
    • TARIMSAL YATIRIM REHBERİ
    • BAĞ BOZUMU: ÜZÜMDEN PEKMEZE
  • KIRKAMBAR
    • HOBİ LOBİ
    • OSMANLI İNSAN MEDENİYETİ >
      • AHİLİK
      • NAKİBÜLEŞRAFLIK
      • İNFAK KÜLTÜRÜ >
        • SADAKA TAŞLARI
        • LEYLEK HASTANESİ
        • OSMANLI DA HAYVAN SEVGİSİ : MANCACILIK
        • KUŞ EVLERİ
      • ZARAFET VE İNCELİK
      • HOŞGÖRÜ VE İSTİMALET
    • BİL -EĞLEN : BİLİM EĞLENCE >
      • ZEKA KIVILCIMLARI

Degirmenler:

Ekmeği seven ve saygıyla tüketen Anadolu insanının, olmazsa olmazlarındandir su değirmeni ve taş değirmen.
Koyumuzde degirmenler genelde duzenli olarak akan su guzergahlarina kurulmustur. Bu degirmenler guneybati kuzeydogu cizgisinde Kozcesme deresi boyunca siralanirlar. Koyumuzdeki degirmenlerin hemen hepsi Ingilizler lakabiyla anilan Ali ve ogullari tarafindan insa edilmistir. Sanata olan yatkinliklari ve maharetleri dolayisiyla bu lakapla anilmislardir. Okuma yazma oraninin son derece dusuk oldugu o donemlerde, cesitli zorluklarla egim hesaplari ve degirmen insasinin buyuk maharetle yapilmasi ustelik asagida bahsi gecen degirmenlerin tamaminin bu aile tarafindan imar edilmesi takdire sayandir. Temel ihtiyac olan gunluk ekmegin sofralara gelmesi gunumuze kiyasla cok daha zahmetliydi. Bu yuzden nimet kiymete haizdi. Ekin, bugday taneleri kesinlikle israf edilmez, tek bir tane yerde birakilmazdi. Nimet yere duserse opulup uflenir, yenmeyecek durumdaysa bir kenara konup bortu bocegin, hayvanatin istifadesine sunulurdu.
20-25 cuval bugday degirmene goturulur ve ogutulurdu. Aksamdan degirmenciye haber verilIrse bekleme suresi kisalir zamandan tasarruf edilirdi. Unlar goturulup ambara istiflenirdi. Ambar 80-100 teneke un alir bu da ortalama bir ailenin yaklasik bir yillik ekmek ihtiyacini karsilardi. Aile nufusu kalabalik olup 10-15`e cikardi. 
Hal boyle olunca cogu zaman bugday senesine bile ermez, vakitsiz biterdi. Ekmegimiz bitti bakkala gidip alalim luksu de olmadigi icin idareli yasamak hayatin bir parcasi,
bir yasam tarziydi. 
​

Koyumuzdeki Degirmenler:
​​
1. Nalbant Hasan`in Degirmeni
2. Kara Appa`nin Degirmeni
3. Colak`in Degirmeni
4. Ingilizin Degirmeni
5. Kokos`un Degirmeni
6. Varligina dair emareleri olan ve sohbetlerde sozu gecen ancak ne zaman kimin tarafindan yapildigi bilinmeyen degirmen.

Ingilizin degirmeni haricinde tum degirmenler Ali dede tarafindan yapilmis, Ingilizin degirmenini ise Ali`nin oglu Ingiliz Ismail insa etmistir. Hatta degirmenin arkini koyluler degirmen yapmaya yanasmayinca 20 Osmanli lirasi vererek o donem Cataltepe`de ikamet eden Bulgarlara kazdirmis.
​En cok ragbet goren Ingilizin degirmeniydi. Okuz arabalarina yuklenen ekinler camurlu yollarda bata cika okuz arabalariyla tasinir, babalarina yardim etmeye degirmene giden cocuklar, lokmalarini kirmizi bibere banarak pogaca, corek ekmek ya da kulleme ekmek yer, acliklarini yatistirirlardi. Ayrica degirmenlerde aba da dovulurdu. Degirmenin altindaki sandiga birakilan aba, carkli tokmaklarla dovulur ve sicak su ilavesiyle sertlesmesi saglanirdi.
Bu degirmenlerden bazilari Kozcesme Goleti sulari altinda kalmistir. Geriye kalanlar da harabe halindedirler. Binlerce yillik insan-degirmen seruveni de bircok kultur mirasinin basina geldigi gibi, modern yasamla verdigi savasi kaybederek tarihin tozlu sayfalarindaki yerini almis boylelikle zamana direnebilen degirmenimiz kalmamistir. 

Degirmen Kelimesinin Kokeni

Kelimenin kokeni Turkce dondurmek anlamindaki tegir kokunden gelmektedir.



​
Değirmen Kültürü


 Değirmen kültürü, temel besin maddesi tahılın öğütüldüğü değirmen ve öğütme işinin etrafında oluşan gelenekleri, inanışları ve diğer pratikleri kapsar. Değirmenler, kullanılan enerjiye göre yel değirmeni, su değirmeni ve el değirmeni olmak üzere üçe ayrılır. Anadolu’da yaygın olarak su değirmeni ve el değirmeni kullanılmakla birlikte Batı bölgelerinde yel değirmenleri de görülür.
Değirmenin ilk örneklerine, tarım etkinliklerinin başladığı Neolitik dönemde rastlanmaktadır.

M.Ö. 1. yüzyılda yaşamış olan Amasyalı Strabon’un Geographika adlı eserinde, ilk su değirmeninin bugünkü Tokat Niksar’da Kelkit Çayı üzerinde yapıldığı ifade edilmektedir.
El değirmenleri ortası delik, kalınlığı az, iki silindirik taştan oluşur. Evlerde ve daha çok kadınlar tarafından kullanılan el değirmenleri, üstteki taşa takılan kolun elle çevrilmesi ile döndürülür. Bir kişi tarafından rahatlıkla kullanılabilen el değirmenleri ile daha çok bulgur ve türleri öğütülür.

​
Su değirmenleri genel olarak yerleşim yerinin biraz uzağında ve su kaynağına yakın yerlerde kurulur.
Sert bir kayadan elde edilen değirmen taşının öğüten yüzeyi çekiçlenerek pürüzlü hale getirilir. Değirmen, yüksekten hızla akan suyun değirmenin altındaki pervaneye çarpması ve pervaneye bağlı mekanizmanın değirmen taşını döndürmesi ile çalışır.

Değirmende, değirmenciye öğütülen üründen
değirmenci hakkı verilir. Anadolu’da buğday, un ve ekmek kutsal kabul edildiğinden değirmenci hakkı da kutsal sayılır. Su değirmenlerine yoğun talep olduğunda karışıklığı önlemek için “değirmen sırası” denilen ve herkes tarafından özenle uyulan bir sıra takip edilir. Bu sıranın da hakkı vardır. Değirmeni iyi kullanabilen başka bir deyişle “değirmen taşının dilinden anlayan” değirmencinin müşterisi çok olur. Bir çeşit kamusal mekân olan değirmenin seyran yeri denilen tarafı çiçekli olur ve burada türküler söylenir, sohbet edilir.
          

Geçmişten bugüne kültürün dille aktarılan birçok alanına ve köy seyirlik oyunlarına konu edilen değirmen geleneği, sosyo-ekonomik şartların değişimi ve elektrikli değirmenlerin yaygınlaşması ile yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalmış ancak günümüzde doğal ürünlere olan ilgi nedeniyle su değirmenleri yeniden canlandırılmaya başlanmıştır.



Kaynak : Geçmişten Geleceğe Yaşayan Kültür Mirasımız Türkiye Somut Olmayan Kültürel Miras Ulusal Envanteri kitabından alınmıştır.


Değirmencilik ve Değirmen Kültürü

Değirmenler yapıldıkları dönemlerin mimari özelliklerini taşımalarının yanı sıra, buralara geliş gidiş, buralarda bekleme ve değirmenlerden elde edilen ürünlerin kullanımı aşamasında yapılan pek çok geleneksel uygulama ile yöre kültüründe kalıcı izler bırakmıştır. Yapılan tespit çalışmalarında günümüzde bu su değirmenlerden 25-30 kadarının temel yapıları itibari ile ayakta olduğunu bunlarında yaklaşık yedi tanesinin hala işlemekle birlikte birer birer kapanmaya başladığını görmekteyiz. 

Değirmenlerin Temel Yapıları, İşleyişi ve Kullanılan Araç Gereçler: Yöredeki değirmenler genellikle yerleşim alanlarının dışında inşa edilmişlerdir. Değirmenler bir kişi veya bir aileye aittir ve değirmenler isimlendirilirken genellikle değirmeni ilk kuran kişinin ismi ile anılmaktadırlar. İlk yapılışından günümüze kadar gelebilen değirmenlere baktığımızda kullanılan malzemenin genellikle taş olduğunu görmekteyiz. Bu taşlar yapının daha dayanıklı olmasını sağlamak için horasan diye tabir edilen bir harç ile sıvanmaktadır. Yükseklikleri 2,5-3 m arasında değişen yapıların üst tarafları beşik çatı şeklinde yapılmakta ve ağaç kirişlerle desteklenmektedir. Çatıların üstü ise kiremitlerle veya sacla örtülmektedir. Bu yapıların yanı sıra ahşap ve kerpiçten yapılan değirmen binalarını da görmemiz mümkündür. Zamanla hasar gören değirmenlerin tadilatı sırasında ise artık tuğla ve briketler kullanılmaya başlanmıştır. 

Dışarıdan basit bir yapı gibi görünen değirmenlerin işleyişini irdeledikçe sanıldığı gibi olmadığını görmekteyiz. Bir değirmeni işler hale getirmek için oldukça fazla teknik bilgi gerektiren araç-gereç ve bölüme ihtiyaç vardır. Bu araç-gereç ve bölümlerin bazıları taban tavası, taban tahtası, mazı (mil), değirmen taşı, alt tekne, tahıl ambarı, çark, kepçe, poyra, baltacık, havuz, ark, kanal, savacak, dümen, çakıldak, domuzluktur. Yörede işleyen değirmenlerin büyük bir kısmı yılın 9-10 ayı çalışmaktadır. Yaz aylarında suyun az olduğu zamanlarda veya ürün gelmediği dönemlerde değirmenler çalıştırılmamakta ve genel bakımları yapılmaktadır. Değirmenlerde öğütülen ürünler mısır, buğday ve karmadır (hayvan yiyeceği). 

Geleneksel Kültürümüzdeki Yeri: Değirmenler temel bir ihtiyacı karşılamaya yönelik mekânlar olsalar da, değirmene geliş-gidiş, değirmende bekleme ve elde edilen ürünlerin kullanımı aşamasında yapılan uygulamalar ile geleneksel kültürde önemli bir yere sahip olmuşlardır. Geleneksel uygulamada her değirmende bir değirmenci bulunmaktadır. Bu değirmenci ya o değirmenin sahibi ya da değirmen sahibi tarafından tutulan kişidir. Değirmene getirilen ürünlerin tamamı değirmenci tarafından öğütülmekte ürün sahipleri öğütme işine karışmamaktadır. Değirmenci yaptığı bu iş karşılığında elde edilen unlardan belirli bir hak almaktadır. Değirmenci hakkı yörede oldukça kutsal sayılmaktadır. Bu nedenle hakkın değirmencinin kendisi tarafından alınması ve öğütülen un değirmenden çıkmadan önce verilmesi bir gelenek haline gelmiştir. Değirmene ürünlerini getirenler değirmenci tarafından getirme zamanına göre sıraya konulmakta ve ürünler bu sıraya göre öğütülmektedir. Ürün ne kadar çok olursa olsun bir kişinin ürünü bitirilemeden diğerinin işine başlanılmamaktadır.

Ancak işi acele olan bir kişinin ürünü gelirse oradaki diğer bekleyenlerin rızası alınmak şartı ile ona öncelik verilmektedir. 
Tarlalardan alınan ürünler öğütülmek üzere hemen su değirmenine götürülmemektedir. Evlerde mutlaka bir takım işlemlerden geçmek zorundadır. Yörede tahıl hazırlama denilen bu işlemlerde öğütülecek buğdaylar öncelikle yıkanmakta ve kurumaya bırakılmakta, kuruduktan sonra eleklerden geçirilerek, mısırlar ise koçanlarından ayrıldıktan sonra yine eleklerden geçirilerek ayıklandıktan sonra değirmenlere götürülmektedir. Değirmenden alınan unların ise evlerde tekrar elenerek kepeğinden ayrılması gerekmektedir. Elektrik veya mazotla çalışan modern değirmenlerde işleyişin daha kolay olmasına rağmen, su değirmenlerinin tercih edilmesinde geleneksel beslenme kültürümüzde önemli bir yer tutan lezzet olgusunun rolü vardır. Değirmenlerde öğütülen unun lezzetinin nereden geldiği sorusu değirmen taşının dönme hızı ile ilgili olarak cevaplandırılabilir. Taşların dönme hızı çok fazla olmadığı için öğütülen un uzun vadede elde edilse bile yöresel tabirle yanmamakta ve bu nedenle lezzetli olmaktadır. 

Su değirmenlerinde öğütülen unlar aynı zamanda insan sağlığı açısından şifa kaynağı olarak nitelendirilmektedirler. Unun kepeğinden tam olarak ayrılmaması sebebiyle bu undan yapılan yiyeceklerin hazmı daha kolay olmaktadır. Bu sebeple de özellikle mide hastalıklarına iyi geldiği söylenmektedir.Değirmencilikte kutsal sayılan hak olgusu getirilen ürünün geri verilmesinde de kendini göstermektedir. Getirilen hiçbir ürün birbiriyle karıştırılmamakta kim hangi ürünü getirdiyse o üründen elde edilen un geri verilmektedir. Geçmiş dönemlerde değirmenlere götürülen ürünlerden öğütülen unlar kısa sürede geri verilemediği için ürün sahipleri birkaç gün değirmende vakit geçirmek zorunda kalabilirlerdi. Bu durumlarda değirmenlerde beklemeyi tercih edenler beslenme ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla bir takım yiyecek ve içecekleri de yanlarında getirirler ve ortak sofralarda bunları tüketirlerdi.

Farklı yerlerden gelip birbirlerini tanımayan bu insanların, geçmişte yiyecek içecek paylaşmanın yanı sıra vakit geçirmek amacıyla birçok konuda uzun sohbetler ettikleri, çeşitli yemekli toplantılar düzenledikleri ve geliştirdikleri ilişkiler sayesinde pek çok ticari faaliyetlerini de burada gerçekleştirdikleri söylenmektedir.
 Değirmenler ayrıca yörede evlilik kurumunun ilk temellerini atıldığı yerlerden biri olarak da önemli mekânlardır. Değirmenlerde geçirilen zamanlarda gerek evlilik çağındaki kişiler gerekse aile büyükleri tarafından görüp beğenilen adayların seçimi buralarda yapılabilmektedir. Değirmen ve çevresinde oluşan birçok inanış da göze çarpmaktadır. Bunların en başında geleni değirmenlerde geceleri cinlerin yaşadığına dair olanıdır.

Bu inanış sebebiyle gece vakti boş değirmene giden kişiler değirmene yaklaştıkları zaman ya bir ışık yakmakta ya da gürültü yaparak değirmene girmektedirler. Bu davranışlar değirmende bulunduğu düşünülen cinlerin oradan kaçmasına yönelik olarak yapılmaktadır.
Geleneksel kültürümüzde “nimet” diye nitelendirilen ekmeğin yapımında kullanılan unun üretildiği yer olması nedeniyle de kutsal yerler olarak görülen değirmenlere girilirken kıyafetlerin mümkün olduğu kadar temiz olmasına dikkat edilmektedir.

Değirmenlerden içeri girilirken mutlaka besmele çekilmekte ve unun etrafa saçılmamasına ve üzerine basılmamasına özen gösterilmektedir.
 Ayrıca yörede kutsal yerler olarak görülen bu değirmenlerden bazılarının günümüzde devam etmemekle birlikte geçmiş dönemlerde ziyaret ve adak yeri olarak da kullanıldığı ve değirmenlerin etrafında bulunan büyük ağaçlara dileklerin yazılı olduğu kağıtlar asıldığı ve bezler bağlandığı söylenmektedir. 


Kaynak: Özdemir M.O. (2010),  Sinop'ta Kalan Son Su Değirmenleri ve Kaybolan Değirmen Kültürü, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Antalya

  • KARE KARE MEMLEKET
    • KOZÇEŞME
    • ATA YURDU KARAVELİLER
    • BEN MUHACİRİM
    • BİGA’NIN KÖYLERİ
    • BİGA YARIMADASI
    • ÇANAKKALE
    • HAVA DURUMU >
      • EYYAMI BAHUR
      • HALK TAKVİMİ - 1
      • HALK TAKVİMİ - 2
      • HALK TAKVİMİ - 3
      • HALK TAKVİMİ - 4
      • HIDRELLEZ
      • ŞAŞMAZ TAHMİNLER
      • ZEMHERİ ve ZEMHERİR
  • KÜLTÜR MİRASI
    • DİL >
      • MUHACİR SÖZLÜK
      • ŞİVE AĞIZ
      • BULMACA
      • BİR DİL BİR İNSAN İKİ DİL CÜMLE ALEM
      • MEVLANA
      • Z-ARİFANE
    • GEÇMİŞ ZAMAN OLUR Kİ >
      • ANTİK ÇAĞDA KOZÇEŞME
      • DEĞİRMENLER
      • HARMANLIK >
        • HARMAN YERİ
        • HARMAN KALDIRMA
      • TARIM ALETLERİ
      • TAŞ EVLER
      • SEKSENLER
    • GÜNLÜK YAŞAM >
      • ÜNVAN VE LAKAPLAR
      • GELENEK VE GÖRENEKLER
    • NEREDEN NEREYE
    • YAŞANMIŞ HİKAYELER >
      • HASAN AĞA'NIN KAZIĞI
      • İSMAİL BIRAK
      • KIZ MEZARI
      • SALÇALI EKMEK
  • GEZELİM GÖRELİM
    • ARAZİ VE YER ADLARI
    • CİVAR KÖYLER
    • ÇEŞMELERİMİZ
    • GEZİ REHBERİ
  • YABAN HAYATI - YENI
  • UÇAK TURU
  • ÇEKİMLER
  • MANZARALAR
  • KÖYDE TARIM
    • CEVİZ AĞACI
    • TARIMSAL YATIRIM REHBERİ
    • BAĞ BOZUMU: ÜZÜMDEN PEKMEZE
  • KIRKAMBAR
    • HOBİ LOBİ
    • OSMANLI İNSAN MEDENİYETİ >
      • AHİLİK
      • NAKİBÜLEŞRAFLIK
      • İNFAK KÜLTÜRÜ >
        • SADAKA TAŞLARI
        • LEYLEK HASTANESİ
        • OSMANLI DA HAYVAN SEVGİSİ : MANCACILIK
        • KUŞ EVLERİ
      • ZARAFET VE İNCELİK
      • HOŞGÖRÜ VE İSTİMALET
    • BİL -EĞLEN : BİLİM EĞLENCE >
      • ZEKA KIVILCIMLARI